Bursa Tarihi
Bursa ve Çevresi
Bursa'da Tarihi Yapılar
Bursa'ya Dair
Bursa'da Ünlü İnsanlar
Bursa Müzeleri
Bursaspor
Bursa Doğal Güzellikler
Uludağ ve Dağ Turizmi
Bursa Kaplıcaları ve Termal Turizm

BURSA'DA TARIHI YAPILAR | CAMILER | HÜDAVENDIGAR CAMI

Hüdâvendigâr Camiî'nin Yapılması

       Hüdavendigâr, merkeze 50 dakika yürüyüş mesafesinde olan ve üç-dört dereden geçip ağaçlık, fundalıklar arasından, bazı yerlerde yokuş yukarı dar patikalarla ilerleyerek ulaşılan, 30-35 hanesi 2-3 hamamı bulunan Pitia muhitini seviyordu. O tepelere ava çok çıkardı. 1363 senesinde orada büyük bir cami yaptırma hazırlıklarına başladı.

       Bu uzak tepeye böyle büyük bir caminin yapılması halk arasında yadırgandı. "Sultan Hüdâvendigâr'ın ne maksadı olabilir." diye aralarında konuşuyorlardı. Ancak inşaat bitince tam anlaşıldı Murad'ın maksadı. O zamanlar Bursa civarında en iyi ustalar, mimarlar Rum ve Ermenilerden oluyordu. Murad, Rum ustaların başına tecrübeli bir Türk mimar aradı. Kayseri'den "Ali Sahip" adlı bir mimar getirildi. Murad mimarı Beysarayında kabul etti, onunla binanın mimarisini konuşmak istiyordu. Aslında yeni, farklı bir tarz arıyordu. Bu arayış etrafında bazı sorular sordu.
   
     -Farklı bir eser arzuluyorum. Medrese ile camiyi beraber yapabilir miyiz? Ali Sahip,
     -Yapabiliriz, Kırşehir'de yüz yıl önce yani 1272'de yapılmış olan CacaBey'in medreseli mescidini iyi bilirim Sultanım. Elbette bizim inşaatımız size yakışır şekilde daha büyük, geniş ve yüksek olmalı.
     -Cacabeyın medresesi mescide açılıyor mu?
     -Evet Sultanım, içice ancak oda sayısı sağda beş, solda üç, ikinci katta da üç oda olarak az tutulmuştur. Sizin medreseli caminizin altına lüzumu halinde mahkeme ya da başka hükümet işleri için kullanılabileceğimiz geniş odalar üst katta ise çok sayıda ders odaları olan, kubbeli, mihrabı dışarı uzanan ve son cemaat yeri kadimki gibi (klasik) olan bir yapı düşünmekteyim.
     -Tek kubbeli mi yapacaksınız?
     -Evet. Ancak kadim Selçukî tarzdan farklı bir tasvirimiz var, deyip, büyük bir kağıdı açarak çizili suretlerini gösterdi. Sultan Murad iyice baktıktan sonra:
     -Venedik saraylarına benziyor. Rum mimarların da oylarını sor, belki onların da bir şekil teklifleri olabilir.
     -Buyruğunuz olur; kubbelerin ve tonozların hendesesini,
direk ve kemerlerin sağlamlığını, duvarların kıyamını beraber hesap edeceğiz.
Konuşmalar bitince, teşvik edici sözlerden, iltifatlardan sonra verilen hediyeleri alarak etek öpüp çıktı mimar Ali Sahip

     Hüdavendigâr Camiî bir sıra taş bir sıra üç ince tuğla şeklinde gri kırmızı uyumuyla ve yüzyıllarca taklit edilecek güzelliği ile yükseliyordu. Burusa'ya ve etrafına o zamana kadar yapılan camilerin hatta binaların en büyüğü oluyordu.

     Cami iki katlı inşa edildi. Üst katta medrese talebelerinin kalacağı hücreler olarak on altı oda yapıldı. Son cemaat yerinin kemerlerini tutan sütunlar eski saray veya kilise yıkıntılarından getirildi. O yüzden farklı motiflerle süslüdür. Üst kata Sultan kendisine bir oda yaptırmıştı. Ön salonun ortasına bir havuz kondu ve mescid kısmına çıkmak için üç basamak yapıldı. Büyük kubbe bu mescidin üzerine inşa edildi. Geniş, güzel bir mihrap yerleştirildi. Minare, Anadoludaki Selçuklu minareleri gibi sadece tuğladan örüldü. Altı sıra mukarnas (stalaktide) ile şerefeye geçildi. Stalaktitler çift zincir, tek zincir, kuş gagası, balık sırtı motifleriyle yükseldi. Petek konduktan sonra minarenin tepesi tekke külahlı yapıldı. İnce bir hesapla içten merdivenli Selçuklu minaresini yapan Sivas'lı ustaları dikkatle izleyen Rum mimarlar sonunda takdir ve tebriklerini söyledi.

      Ayrıca ön salonun yanlarına ders ya da mahkeme için kullanılan müderris, kâtip veya kadılara mahsus odalar hazırlandı. İnşaatın içinde bir marangozhane kurularak, caminin pencereleri, kapıları, mimberi hazırlanıyordu. Zamanın en iyi camları Beykoz'daki imalathanesinden tedarik edilerek sade, güzel alçılarla pencerelerine takıldı ve yukarıdaki yuvalarına yerleştirildi. En son mimber bitirilerek yerine kondu. Cami iki yılda tamamlandı.
Murad Hüdâvendigâr'ın da bizzat katılımı ile uzak ve yakınlardan çok Müslümanın hatta Sultanın gönlünü almak için Hristiyanın da iştiraki ile büyük bir tören yapıldı. Caminin girişindeki ilk eşikte sağlı sollu yuvarlak mermer sütunlar vardır. Hâlâ duran bu sütunların ortasında da delikler bulunur. İşte bu deliklere, Sultan camide ise sancaklar dikilirdi. Sancaklar dalgalanırken gösterişli kıyafetli askerler nöbet tutardı.

      Sultanın bir maksadı da anlaşıldı. Hem medrese ve cami hem gözetleme kulesi ve uç karakol olarak iş yapacaktı.