OSMANLI ESNAFININ İKTİSADİ ZİHNİYETİ
Ahîlik ve Osmanlı Esnafına Ait İş Ahlâkının Temelleri:
Ahîlik anlayışının temel yapısını birkaç belirgin hatla ortaya koymak, ekonomik faaliyetler açısından Osmanlı esnafının ahlâk ve düşünce dünyasının çok daha iyi anlaşılmasına imkân verebilir. Ahî teşkilatı, Türk esnaf ve sanatkârlarını düzenli bir birlik altında toplayarak, sanat ve ticaret ahlâkını şekillendiren, iktisadî sıkıntıların olduğu bir süreçte Türk esnafına direnme gücü sağlayan bir örgütlenmedir. Göçebe Türkmenleri iş ve meslek sahibi yaparak, onların şehir hayatına geçmelerini ve çevreye uyumlarını sağlayan Ahî teşkilatı, Orta Asya'dan göçlerle gelen sanat erbabını himaye etmiş, sanatlarını icra etmelerine imkân vermiş, aralarındaki ilişkileri düzene sokmuş ve Anadolu'daki yerli Bizans esnafına karşı Türk esnafının rekabet edebilmesini sağlamıştır. Ahî örgütüne giren esnaf ve sanatkârlar; meslekî, dinî ve ahlâkî eğitimden geçirilmişler, hatta askerî talim, terbiye de görüp orduda savaşmışlardır. Başlangıçta ahlâkî ve dinî özellikleri ağırbasan Ahî teşkilatı, zaman içerisinde sosyo-ekonomik bir nitelik kazanmıştır. Ahîlik, İslâm tasavvuf düşüncesinin etkisiyle geliştirilen, ancak başlangıçta bir esnaf teşekkülü olarak ortaya çıkmamış bir örgütlenmedir. Özellikle Horasan kökenli olan Melâmetîfütüvvetçileri esnaf tabakasından oldukları için, Ahîlik de bu gelenek üzere geliştirilmiştir. Abbasî halifesi Nasır li-Dînillâh tarafından 13. yüzyılın başlarında yeniden şekillendirilen fütüvvet teşkilatı, bu hükümdarın Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya'ya gönderdiği mutasavvıflar vasıtasıyla, Anadolu sahasında Ahîlik adıyla hızla yayılmaya başlamıştır. Tüm bu gelişmelere bakıldığında, Ahîliği sûfiliğin içinden çıkan bir esnaf teşkilatı olarak izah etmek, Osmanlı esnaf örgütlenmesinin düşünce yapısını daha iyi anlamaya imkan sağlayabilir. Nitekim teşkilatın Anadolu'da kurucusu olan Ahî Evran, bu topraklara beraber geldiği ünlü mutasavvıf Şeyh Evhadüddîn Kirmânî'ye intisâb etmiş birisidir. Ahîlik düşüncesinde yer alan; insanlara hizmette bulunma, maddi menfaat beklemeden fakire, düşküne ve yolcuya yardımda bulunma, onları doyurma ve barındırma gibi faaliyetler, bu açıdan İslâm tasavvufunun etkisi ile geliştirilmiştir. Tasavvufun etkisi, Ahî teşkilatı içerisinde yer alan çeşitli iş kollarında çalışanların derecelendirilmesinde bile görülebilir. Ahî teşkilatına bağlı meslek birimlerinde çalışan usta, kalfa, çırak, yamak arasındaki statüler ve dereceli ilişkiler, tasavvuf tarikatlarında var olan şeyh, halife, mürit ve muhib gibi kişiler arasındaki dereceli ilişkilerden etkilenmiştir. Hatta Osmanlı esnaf teşkilatında her esnaf kolunun en büyük ustası ve başkanı için esnaf şeyhi tabiri kullanılması, bu etkiyi daha güzel örneklendirebilir. Bu açıdan esnaf teşkilatında görev alan şahısların birbirleri ile olan ilişkileri, yeni yetişenlerin terbiyesi, eğitim ve öğretimleri, bir tarikat usûl ve disiplini içerisinde düzenlemiştir. Tasavvufî eğitimde, bir şeyhe intisâb etmeden irşadın mümkün olmayacağı gibi, Ahîlikte de bir ustadan el almadan veya bir üstadın rehberliğinde olmadan bir sanata sahip olmanın uygun görülmemesi, yine Ahîlik teşkilatının tasavvuf düşüncesiyle şekillendiğini gösteren bir başka örnektir. Bir esnaf kolunda yetişmek isteyen kişi, ustasına bir müridin şeyhe sadakatle bağlanması gibi bağlanmak durumundadır. Ahî fütüvvetnâmelerinde ve şecerenâmelerinde, her sanat ve ticaret kolu için bir pîr belirlenmiştir. Ahîlik düşüncesinde, her sanat kolunun bir pîri olduğu, hatta her sanatın bir peygamber mesleği olduğu vurgulanarak, sanatın kutsallığı topluma ve sanatkârlara telkin edilmiş ve sanata rağbet uyandırılmaya çalışılmıştır. Böylece yaptığı işin kutsallığına inanmış bir sanatkârın ve esnafın, mesleğine sadakatle bağlanması, ihanet etmemesi ve var olan itibarını zedelememesi fikri aşılanmıştır. Bu fikir ise, Osmanlı esnafında mesleği gelenek halinde sürdürme, gelenek ve görenekten kopmama ilkesini ortaya çıkarmıştır. Ahî teşkilatının fikri temelleri hususunda buraya kadar yapılan birkaç açıklama ile, bu teşkilatın uzantısı olan Osmanlı esnaf örgütlenmesinin ve esnaf ustalarının davranış şekillerinin izah edilmesi, daha kolay bir hal almıştır. Şimdi, Osmanlı döneminde Bursa'daki esnafa özgü sanat ve imalat nizamı, yukarıdaki düşüncelerden temel alan yönleriyle örneklerle ortaya konulabilir. smanlı'da ehl-i hiref taifesi veya esnaf loncaları, Anadolu'da kurulan Ahî teşkilatının özellikle düşünce yönünden bir uzantısıdır. Loncaların Ahî teşkilatından temel farkı, devlet müdahalesinin üzerlerinde belirgin şekildeki varlığıdır. Osmanlı esnaf birlikleri, İslâm inancı ve Ahî teşkilatının oluşturduğu değerler çerçevesinde, rekabete değil, işbirliği, karşılıklı kontrol, imtiyaz ve tahsis ilkelerine bağlı kurulmuşlardır. Esnafın iç düzeni, kalite kontrolünün ve standardizasyonun sağlanmasında önemli bir yere sahiptir. Bu düzende, belli bir maharet ve Kaliteye ulaşmadan usta olunamamakta, kabiliyetsizler ve ehliyetsizler esnaflıktan çıkarılmakta, üretimin denetlenebilmesi için ustalardan işyerleri dışında çalışmamaları istenmektedir. Esnaf sistemi, kalite kontrolü ve standardizasyonu ile, fiyat istikrarını sağlayıcı, rekabeti, aşırı üretimi ve işsizliği önleyici bir anlayışa dayanmaktadır. Bu sistemde çeşitli üretim dallarındaki esnaf ve zanaatkar, sıkı bir sosyal ve ahlâkî disiplin temelinde örgütlenmiş ve belli kurallar dahilinde esnafın; ticarî ahlâk, kalite ve tüketici hakkı gibi konulara bağlı olarak çalışması sürekli denetlenmiştir. smanlı esnafının sanat ve imalat nizamına yön veren değerler; eşitlik, dayanışma, ölçülülük ve hoşgörü gibi bazı ahlâkî ilkelerle belirlenmiştir. Eşitlik değerine eğilim, İslâm dininin vurguladığı akidelerle geliştirilmiş, sosyal ve iktisadî alanda geniş ölçüde uygulanmaya çalışılmıştır. Klasik dönem içerisinde, esnaf üzerindeki eşitlik anlayışı sürdürülmeye çalışılmış, üretim faktörlerinin mümkün olduğu kadar eşit ve eşitliğe yakın bir dağılım içinde kalması ideal olarak algılanmıştır. Eşitlikçi anlayış, hammadde alımından malın belirlenen sabit fiyat üzerinden satımına kadar her alanda görülen ve uygulanmaya çalışılan bir düşüncedir. Ancak bu eşitlik ilkesi içerisinde, her esnaf loncasının hangi hammaddeyi alıp işleme konusunda mahsûsiyyetleri de belirlenmiştir. arı özerk bir yapıda olan Osmanlı esnaf teşkilatında, esnafın birbirleriyle ve kent yöneticileriyle ilişkilerini düzenlemek, esnafı hükümet yetkililerine karşı temsil etmek ve esnafın sanat ve imalat nizamını sağlamak için, esnaf kethüdası veya şeyh adı verilen kişiler görevlendirilmiştir. Esnaf tarafından seçimle göreve getirilen bu kişiler, yaşamları boyunca kötü tutum ve davranışları görülmedikçe iş başında kalma haklarına sahip olmuşlardır. Esnaf şeyhlerine bağlı olarak çalışan her esnaf dalındaki ustaların başlıca iki önemli rolü vardır; kaliteli üretim yapmak ve yanında çalışanlar arasından yeni ustalar yetiştirmek. Bu iki görev iş ahlâkı ile ilgili düzenlemeleri önemli kılmaktadır. Geleneksel değerlerden olan kalite anlayışı, işinin ehli ve dürüst ustalar tarafından benimsenmekte ve uygulanmaktadır. Kalitenin kontrolünde seçimle göreve getirilen yiğitbaşıların önemli yetkileri vardır. Oluşturulan denetim sayesinde, belirlenen kurallara aykırı davranan veya üretim yapan esnaf ustaları tespit edilmekte, uyarılmakta, gerekirse cezalandınlmaktadır. Ustanın esnaf kurallarına uyarken, yanındaki elemanlarına da aynı iş ahlâkını vermeye çalışması gerekmektedir. Bu şekilde sanatkâr yetiştirilerek, mal üretme ve topluma hizmet sunmanın usûl ve erkânı öğretilmektedir. İş ahlâkı anlayışı, esnaf olacak kişilere küçük yaşlardan itibaren lonca içinde verilmektedir. Loncalarda merasimle işe başlayan çocuğa lonca kethüdası tarafından nasihatte bulunulmakta ve iş hayatı boyunca çocuğun usta olana kadar yapacakları gözlem altına alınmaktadır. Çıraklık sonrasında kalfalığa ve ustalığa yükselişlerde, her unvan için kendine özgü merasimler yapılmaktadır. Bu merasimler hem güdüleme, hem de kimin ne seviyede olduğunu gösterme açısından önemlidir. Bir dalda ustalaşan ve dükkân açmak isteyen kişiler, esnaf kurulu tarafından imtihan ve incelemeye alınmaktadır. Ancak bir yerleşim biriminde bir esnaf dalına ait dükkân açma sayısı, ilgili lonca üyeleri ve devlet tarafından belirlenen bir sınırlama içerisindedir. Yeterli meslekî birikimi, ticarî ahlâkı ve dürüst kazancı olmayan kişilere dükkân açma hakkı verilmemektedir. Osmanlı klasik dönemine ait yukarıda belirtilen iktisadî ahlak ve kalite anlayışı, devletin ekonomik bunalım ve gerileme dönemine girmesinden sonraki süreçte yavaş yavaş var olan önemini yitirmeye başlamıştır. Esnafın karşılaştığı birçok sorun bu durumu ortaya çıkaran başlıca nedenler arasındadır.
Bursa'da kadife üretimi yapan esnafın iş nizamına ait bir örnek:
1631 senesinde Bursa kadifecilerinden bir gurup esnaf mahkemeye gelerek, bezzazistan dahilindeki hamcı esnafından bazılarını dava etmişlerdir. Bu davada, Bursa'da hamcı esnafının kadîmden beri kadife ve meşdûdun harîrini kurutarak işledikleri, yüzer dirhem harîrden (ipekten) yüzer dirhem meşdûd elde ettikleri ve meşdûd ile havını bezzâzistânda vâki olan dükkânlarında bey etmeyerek taşrada dellallarıyla sattıkları ifade edilmiştir. Ancak aynı esnafın şimdilerde yüzer dirhem harîrden işledikleri meşdûdu, yaş iplikle işledikleri ve kurutmadan sattıkları, satış sonrasında ise satılan meşdûdun kurumasıyla tayîn olunan 100 dirhemlik veznin noksan hale geldiği ve sattıkları havları bezzazistan içinde kendi dükkânlarında bey ederek dellala vermedikleri şikayet edilmiştir. Kadifeciler, bu durum neticesinde ürettikleri kadifelerin kumaşının kalb olduğunu ve arzını eski âdetten noksan üzere işlediklerini ve sanatlarına zarar geldiğini belirtmişlerdir. Bu durum ehl-i vukuftan sorulduğunda üretilen kumaşların görülmesi talep edilmiş ve yapılan şikayet haklı bulunarak önüne geçilmesi kayıt altına alınmıştır.
Bursa'da fûta üretimi yapan esnafın iş nizamına ait bir örnek:
1687'de fOtacılar (peştamalalar) mahkemeye gelerek eskiden beri işledikleri futayı ikişer kat kalınlıkta yaparak uçlarını süslediklerini belirtip, futanın yapılışı ile ilgili standartları ifade etmişlerdir. Ayrıca içlerinden bazı hamdestlerin bu kurallara aykırı bir iş yaparlarsa kalb hüküm olunacağı ve tarikat mucibince hakkından gelineceğini belirtmişlerdir. Kadı da fOtacılar esnafı tarafından konulan bu kurallara izin verildiğini ve bu doğrultuda hareket edileceğini kayıt altına almıştır.
|